Herkese Merhaba ❤
Bugün uzun zamandır yazmadığım bir konu hakkında yazı girmeye karar verdim. Uzun zamandır gezi planları yapıyordum ama sürekli şehir dışı için engeller çıkıyordu. Bende gezmeye, yaşadığım şehirden başlamak istedim ve Ankara da gezilecek yerleri araştırıp kendime bir gezi listesi oluşturdum.
Ulucanlar Cezaevi 1925 yılında kurulmuş ve 81 yıl boyunca birçok mahkuma ev sahipliği yapmıştır. Mahkumlar arasında tanınmış şairler, edebiyatçılar, yazarlar ve siyasetçilerde bulunmaktadır. (Nazım Hikmet Ran, Necip Fazıl Kısakürek, Deniz Gezmiş, Ahmet Arif, Yılmaz Güney, Bülent Ecevit... gibi isimler de bulunmuştur.)
Farklı fikir ve görüşleri nedeni ile bir araya gelen o kadar insanın yaşadığı zorlukları, bulundukları ortamları, o günün izlerini halka aktarabilmek ve az da olsa yaşatabilmek için cezaevi restore edilerek 2011 yılında müze olarak tekrar halka açılmıştır.
Cezaevi farklı bölümlerden oluşuyor. Her kapı farklı bir koğuşa, avluya ve sokağa açılıyor. Ne yazık ki telefonumun şarjı çok az olduğu için tüm bölümleri çekmeye fırsatım olmadı. Ayrıca uzun uzun bilgilendirici yazılarda yazabileceğimi zannetmiyorum. En azından Ankara da gezilmeye değer böyle bir yer olduğunu bilin diye birkaç görsel ekleyeceğim.
Koğuş girişindeki gardiyanın yüz ifadesinden, çevresinde ki eşyalara kadar her şey dönemi çok güzel bir şekilde yansıtıyor.
Koğuş bölümlerinde en çok beğendiğim bölümlerden biri de burası oldu. Görselde ki bu yer mahkumların kaldığı koğuşun bir bölümü. Saz çalan birisi ve etrafında geleceğini, geçmişini, ailesini ve daha fazlasını düşünen mahkumlar...
Cezaevi müzesine adımınızı atar atmaz bambaşka bir havaya bürünüyorsunuz. Üzerinize bir hüzün çöküyor ve adete adım attığınız her yerde bir yaşanmışlık olduğunu hissediyorsunuz. En azından bende tam olarak böyle oldu. En ince ayrıntısına kadar her şeyin düşünülmesi gerçekten etkileyiciydi. Özellikle heykellerin gerçekçiliği bende sürekli sanki onlarla berabermişiz hissi yarattı.
Koğuşların içerisinde o dönemde kalan mahkumların eşyalarının sergilendiği bölümler vardı. Maalesef şarjım beni yarı yolda bıraktığı için sadece bu fotoğrafı çekebildim. Eğer bir gün gitme şansınız olursa diğerlerine kendiniz bakıp uzun uzun incelersiniz.
Bir başka koğuşta yatakhaneler ve hangi mahkumların kaldığını belirten yazılar vardı. Bir çok siyasetçinin, yazarın veya dönemin önemli isimlerinin hayatlarını ve neden yollarının bu cezaevinden geçtiğini de bu şekilde öğrenmiş oluyorsunuz.
Mahkumların kullandıkları mutfak eşyaları.
Dış alanda bulunan ve mahkumların kullandığı berber.
Beni şüphesiz en çok etkileyen yerlerden birisi bu hücreler oldu. Bazı hücrelerin kapısı açık bırakılmış bazılarını ise sadece küçük bir alandan görebiliyorsunuz. Bu bölüme girdiğiniz anda tüm alanı dolduran ses tüm tüylerinizi ürpertiyor. Mahkumların gardiyanlara bağırması, gardiyanların soğuk tepkisi hepsi çok iyi yansıtılmış. Özellikle hücrenin birinde mahkumun bir tanesi "Gardiyan annem geldi, ne olur onu bir kere göreyim çıkarın beni " diye bağırıyordu. O zaman çok duygulanmıştım.
İlk başta da dediğim gibi girdiğiniz her bölüm sizde farklı bir etki bırakıyor. Bu bölümde de mahkumların ailelerine yazdığı ve ailelerinden aldıkları mektuplar vardı. Her mektup ayrı bir özlem ayrı bir hüzün barındırıyordu.
Devamını Oku »
Bugün uzun zamandır yazmadığım bir konu hakkında yazı girmeye karar verdim. Uzun zamandır gezi planları yapıyordum ama sürekli şehir dışı için engeller çıkıyordu. Bende gezmeye, yaşadığım şehirden başlamak istedim ve Ankara da gezilecek yerleri araştırıp kendime bir gezi listesi oluşturdum.
Ulucanlar Cezaevi Müzesi
Ulucanlar Cezaevi 1925 yılında kurulmuş ve 81 yıl boyunca birçok mahkuma ev sahipliği yapmıştır. Mahkumlar arasında tanınmış şairler, edebiyatçılar, yazarlar ve siyasetçilerde bulunmaktadır. (Nazım Hikmet Ran, Necip Fazıl Kısakürek, Deniz Gezmiş, Ahmet Arif, Yılmaz Güney, Bülent Ecevit... gibi isimler de bulunmuştur.)
Farklı fikir ve görüşleri nedeni ile bir araya gelen o kadar insanın yaşadığı zorlukları, bulundukları ortamları, o günün izlerini halka aktarabilmek ve az da olsa yaşatabilmek için cezaevi restore edilerek 2011 yılında müze olarak tekrar halka açılmıştır.
Cezaevi farklı bölümlerden oluşuyor. Her kapı farklı bir koğuşa, avluya ve sokağa açılıyor. Ne yazık ki telefonumun şarjı çok az olduğu için tüm bölümleri çekmeye fırsatım olmadı. Ayrıca uzun uzun bilgilendirici yazılarda yazabileceğimi zannetmiyorum. En azından Ankara da gezilmeye değer böyle bir yer olduğunu bilin diye birkaç görsel ekleyeceğim.
Koğuş girişindeki gardiyanın yüz ifadesinden, çevresinde ki eşyalara kadar her şey dönemi çok güzel bir şekilde yansıtıyor.
Koğuş bölümlerinde en çok beğendiğim bölümlerden biri de burası oldu. Görselde ki bu yer mahkumların kaldığı koğuşun bir bölümü. Saz çalan birisi ve etrafında geleceğini, geçmişini, ailesini ve daha fazlasını düşünen mahkumlar...
Cezaevi müzesine adımınızı atar atmaz bambaşka bir havaya bürünüyorsunuz. Üzerinize bir hüzün çöküyor ve adete adım attığınız her yerde bir yaşanmışlık olduğunu hissediyorsunuz. En azından bende tam olarak böyle oldu. En ince ayrıntısına kadar her şeyin düşünülmesi gerçekten etkileyiciydi. Özellikle heykellerin gerçekçiliği bende sürekli sanki onlarla berabermişiz hissi yarattı.
Koğuşların içerisinde o dönemde kalan mahkumların eşyalarının sergilendiği bölümler vardı. Maalesef şarjım beni yarı yolda bıraktığı için sadece bu fotoğrafı çekebildim. Eğer bir gün gitme şansınız olursa diğerlerine kendiniz bakıp uzun uzun incelersiniz.
Bir başka koğuşta yatakhaneler ve hangi mahkumların kaldığını belirten yazılar vardı. Bir çok siyasetçinin, yazarın veya dönemin önemli isimlerinin hayatlarını ve neden yollarının bu cezaevinden geçtiğini de bu şekilde öğrenmiş oluyorsunuz.
Mahkumların kullandıkları mutfak eşyaları.
Dış alanda bulunan ve mahkumların kullandığı berber.
İlk başta da dediğim gibi girdiğiniz her bölüm sizde farklı bir etki bırakıyor. Bu bölümde de mahkumların ailelerine yazdığı ve ailelerinden aldıkları mektuplar vardı. Her mektup ayrı bir özlem ayrı bir hüzün barındırıyordu.
Mahkumlardan bazılarının idam edildiği yer.
Fotoğraf çok net değil ama yine de merak edenler için eklemek istedim.
Daha fazla bilgi vererek, ayrıntılı bir şekilde anlatmak isterdim ama sanırım bu konuda pek iyi değilim. En azından görsellerle kendimce tanıtmaya ve bilgi vermeye çalıştım. Umarım beğeneceğiniz bir yazı olmuştur.
Sevgiyle Kalın ❤