27 Ağustos 2019 Salı

BEA BEAUTY SIVI SAÇ KREMİ - İNCELEME

Herkese Merhaba ❤

Fazla makyaj ürünü kullanmasam da en azından saç ürünlerini ve cilt maskelerini kullanmaya devam ediyorum. Bugünde size çok severek kullandığım ve bittikçe aldığım bir saç ürününden bahsetmek istedim. Bea Beauty markasının sıvı saç kremini ilk defa ramazan bayramı indiriminde almıştım. Geçen gün yaptığım gratis alışverişinde, bu ürünün indirimde olduğunu görünce tekrar aldım. Son yaptığım alışverişin yazısını okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Ürünün vaatleri arasında kolay tarama, nemlendirme ve saçlara bakım sağlama yer alıyor.


Peki vaatlerini gerçekleştiriyor mu?

Benim ürünü severek kullanmamdaki en temel neden saçları çok kolay bir şekilde tarama imkanı sunması oldu. Saçlarım yapı olarak düz olduğu için fazla dolaşmıyor ve ürün kullanmadan bile çok rahat tarayabiliyorum. Ben bu ürünü ablamın sürekli dolaşan ve taramayı zorlaştıran saçlarında denedim ve sonuçtan çok memnun kaldık.
Sizi rahatsız edecek bir kokusu yok hatta bana göre gayet hoş bir kokusu var. Saçlara uygulandığı zaman yumuşacık yapıyor ve bir parlaklık katıyor. Ancak bu parlaklık fazla kalıcı değil. Saçı nemlendirme ve bakım yapma konusunda da vaatlerini yerine getirdiğini düşünüyorum. Ayrıca sprey formunda olduğu için saça uygulaması da son derece basit.
Ben bu ürünü fiyat ve performans açısından çok başarılı buluyorum. Normalde 15 TL gibi bir fiyatı var ama indirim zamanında 8 TL'ye kadar düşüyor. Bu tarzda bir saç ürünü arıyorsanız, bu ürüne bir şans verebilirsiniz.
Yorumlarda en çok kullandığınız saç ürününü belirtmeyi ve bu ürün hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın ^^

Sevgiyle Kalın  ❤



















Devamını Oku »

26 Ağustos 2019 Pazartesi

13 GOİNG ON 30 - KEŞKE 30 OLSAM FİLM YORUMU

Herkese Merhaba ❤

Bugün size şeker gibi bir film ile geldim. Bu aralar çoğunlukla kitap ve film yorumu paylaştığımın farkındayım ama zamanımın çoğunu onlara ayırıyorum. Sınavlarım, stresim ve yoğunluğum bitti. Bende fırsat buldukça kitap okuyor ve film izliyorum. Tabi bitirir bitirmez de sizinle paylaşmaya çalışıyorum.


Filmin konusu: Jenna dış görünüşünden rahatsız ve kendisini bir türlü mutlu hissetmeyen bir kızdır. Sürekli dergileri karıştırıp, 30 yaşında kariyer sahibi, çekici ve başarılı kadınlara imrenerek bakar. 13. yaş günün de kendisini dolaba kilitlediği bir anda bu dileği gerçek olur ve Jenna yeni hayatına uyanır. O artık 30 yaşında çok başarılı ve çekici bir kadındır. Ancak tüm bu sahip olduğu şeyler mutlu olması için yeterli değildir. Jenna'nın yeni hayatına uyum sağlayabilmesi ve neler olduğunu öğrenebilmesi için tek ihtiyacı olan, en yakın arkadaşı Matt'dir. Ancak Jenna Matt'i gördüğünde onunda artık eskisi gibi olmadığını anlar.


Film konusundan da anlaşılacağı gibi fantastik bir komedi türünü içeriyor. Bu filmi çok severek izledim. Jenna karakterini canlandıran kişi inanılmaz tatlı ve başarılıydı. Tabi Matt'i de bir o kadar sevdim. Jenna'nın mimikleri, masumluğu, bir kadın bedeni içindeki çocuk ruhu beni çok güldürdü. Yaklaşık 1 buçuk saatlik bir film ama izlerken hiç bitmesin istedim. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Film ne kadar komedi filmi gibi görünse de bence düşündüren şeylerde vardı. Mesela hayattan ne dilediğine dikkat etmeni ve bulunduğun durum senin için umutsuz gibi görünse de aslında mutlu olmak için birçok sebebinin olduğunu anlatıyor.


Bu görseli eklemeden içim rahat etmezdi. Filmdeki en sevdiğim sahnelerden birisi oldu.


Yaşınız kaç olursa olsun ve ne yaşarsanız yaşayın içinizdeki çocuğun sesini dinlemekten asla vazgeçmeyin temalı bu gifi de buraya bırakıyorum. Filmi izleyip, yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın.

Sevgiyle Kalın  ❤









Devamını Oku »

22 Ağustos 2019 Perşembe

GRATİS KOZMETİK ALIŞVERİŞİ

Herkese Merhaba ❤
Uzun zamandır kozmetik alışverişi paylaşmadığımı fark ettim. Çünkü alışveriş yapmıyorum, paylaşım yapmamam çok normal :D Elime geçen bütün parayı kitaba yatırdığım için başka bir şey alamıyorum. Genelde eskisi gibi kozmetik ürünü almıyorum, sadece ihtiyacım olanları almak bana yetiyor. Dün de gratiste güzel bir indirim vardı. Bende küçük bir ihtiyaç alışverişi yaptım. 


mavinin her bir tonu

Ürünlerin hepsini tek tek açıklama işine girmiyorum. Zaten çoğunuzun kullandığı ve bildiği ürünler. Bende bu aralar yeni ürün arayışına girmek yerine, kullandığım ve memnun kaldığım ürünleri alıyorum. Rimel London Match Perfection çok severek kullandığım ve bittikçe yenisini aldığım ürünler arasında yer alıyor. Fiyat performans açısından oldukça başarılı bir ürün. 
Bea Beauty saç spreyini de ilk defa Ramazan bayramı indiriminde almıştım ve çok severek kullandım. Özellikle kokusu ve saça etkisi çok güzel. Bu sprey ile ilgili yakın zamanda inceleme yazısı yazacağım için çok fazla detaya girmiyorum. Dirty Works makyaj süngerini daha önce kullanmamıştım. Kullandığım diğer süngerlere göre yapısı bir tık sert geldi ama makyajı dağıtmak konusunda fena değil. 

Benim son zamanlarda yaptığım kozmetik alışverişi bu şekildeydi. Gratis Kart'a özel çeşitli indirimler var. Ben bu alışverişimde o indirimlerden yararlandım. Merak ettiğiniz bir şey olursa sorabilirsiniz. ^^
Sevgiyle Kalın ❤




Devamını Oku »

15 Ağustos 2019 Perşembe

MARİE LU - WARCROSS BİR SANAL GERÇEKLİK OYUNU / KİTAP YORUMU

Herkese Merhaba ❤

Umarım çok güzel bir bayram geçirmişsinizdir. Ben ilk 2 günü biraz yoğun geçirdim ama bayramın son 2 gününü tamamen kendime ayırdım. Bol bol film izledim, kitap okudum ve yeni bilgiler öğrendim. Şimdi de sizinle son zamanlarda okuyup bitirdiğim bir serinin, ilk kitabını paylaşacağım.


TANITIM 
On yıl önce başlayan bu tutku artık bazıları için gerçekten kaçmak için bir seçenek, bazıları içinse kâr etmek için bir kaynak haline gelmişti. İki yakasını bir araya getirmek için çabalayıp duran Emika Chen  bir ödül avcısı olarak çalışıyor, yasadışı olarak bahis oynayan Warcross oyuncularının peşine düşüyordu. Ancak ödül avcılığı kolay bir  iş değildi, rekabet fazlaydı ve ayakta kalmak giderek zorlaşıyordu. Kolay para kazanabilmek için Emika bir risk alarak Warcross Şampiyonası'nın açılış oyununu hacklemiş, bir glitch ile oyuna sızarak istemeden de olsa kendisini oyunun ortasında bulmuş ve bir gecede herkesin konuştuğu kişi haline gelmişti. 
Tutuklanacağına neredeyse emin olan Emika, oyunun yaratıcısı, genç milyarder Hideo Tanaka'dan bir çağrı aldığında şaşkına dönmüştü: Üstelik kendisine neredeyse reddedilmesi imkansız bir teklif sunulmuştu. Bu güvenlik sorununu ortaya çıkarabilmek için Hideo'nun bu seneki şampiyonada bir ajana ihtiyacı vardı ve bu iç için Emika'yı istiyordu. Hiç vakit kaybetmeden Tokyo'ya götürülen Emika, kendisini her zaman hayalini kurduğu geleceğin içinde bulmuştu. Faka  kısa süre içinde Warcross evreninin düşündüğünden çok daha tehlikeli olduğunu anlayacaktı. 


YORUM
Kitabı bitirir bitirmez hemen blog da yazısını yazmalıyım dedim ama şu an aklıma yazacak hiçbir şey gelmiyor. Sanırım ilk olarak Marie Lu'nun zekasını ve hayal gücünü övebilirim. Kitabın içeriği okuduğum hiçbir kitaba benzemiyor. Bambaşka bir kurgusu ve olay örgüsü var. Warcross sanal dünyası insanı içine öyle bir çekiyor ki hiç bitmesin istiyorsunuz. Özellikle Warcross oyunlarının  hepsine bayıldım. 
Kafa karışıklığı olmaması için kısaca anlatmaya çalışacağım. Ancak ne kadar sade cümlelerle anlatırsam anlatayım kafanız mutlaka karışacak. Bir sanal dünya düşünün,insanların gözlükler ve lensler ile bağlanabildiği bir oyun ortamı hayal edin. Dışarıda ne iş yaparsanız yapın veya nasıl bir insan olursanız olun oyunun içine girdiğiniz zaman seviyesini yükseltebilirsiniz. Bu oyunda kendi tasarımınızı en baştan yapmaya başlıyorsunuz. Bu oyun ortamı sizin bildiğiniz gibi pubg tarzı bir şey değil :D Yani bu oyunlarda sizin silahınız gücünüz, hızınız ve kesinlikle zekanız oluyor. Oyun kurucu Hideo küçük bir yaşta kodların içine gömülüp böyle bir sanal dünya yaratıyor. Bu dünyanın oyuncuları da yine Warcross seçmeleri ile yapılıyor. Oyun gruplar halinde oynanan bir oyun ve amacı karşı takımın cevherini ele geçirerek oyunu kazanmak. Buraya kadar sanırım her şey anlaşıldı. Yani öyle umut ediyorum :D


Kitaptaki asıl kızımız Emika Chen çok zor yollardan geçmiş ve berbat yaşam şartları içerisinde hayata devam etmeye çalışıyor. Evden kovulmamak için ve borçlarını ödeyebilmek için ödül avcısı olarak  çalışıyor. Hiçbiri sonuç vermediğinde ise son çare olarak Warcross oyununu hackleyip, oyunun içine sızıyor. Buradan sonra işler daha da karmaşık bir hal almaya başlıyor.
Kitabın tamamını soluk soluğa okudum. Her oyunda tempo  biraz daha yükseldi ve heyecan artmaya başladı. Kitabın içerisindeki betimlemeler, karakterler kısacası sanal dünya çok başarılıydı. Okurken Tokyo sokaklarını çok net bir şekilde hayal edebildim. Anka Süvarileri takımını çok sevdim. Hideo ve Emika arasındaki çekim ve uyumu da çok sevdim ama bir tık daha yoğun bir şeyler olabilirdi. Kitabın bir bilim kurgu kitabı olması sizi korkutmasın. Belki çok fazla bilimsel terim vardır okuması zor olabilir diye düşünebilirsiniz. Ancak yazarımız hakkını sadelikten yana kullanmış. Yani yazılım ile ilgili veya diğer konularda herkesin anlayabileceği kelimeler kullanılmış. Genel olarak çok sevdiğim ve çok kısa bir sürede bitirdiğim bir kitap oldu. Serinin 2. kitabını da bitirdim ama onun yorumunu birkaç gün sonra girmeyi düşünüyorum. Özellikle bilim kurgu, distopya, fantastik bu tarz kitapları okumayı sevenler bu kitaba bayılacaklar.

Siz bu yazarın daha önce bir kitabını okumuş muydunuz? Hadi yorumlarda buluşalım.

Sevgiyle Kalın ❤






Devamını Oku »

9 Ağustos 2019 Cuma

FİVE FEET APART - FİLM YORUMU

Herkese Merhaba ❤


Bugün size çok güzel bir film önerisi ile geldim. İzlerken hüngür hüngür ağladığım, saçımı başımı yolduğum ve kalbimi bıraktığım bu filmi eminim sizde çok seveceksiniz. Yazarken bile aklıma geliyor ve hüzünleniyorum. Normalde yapı olarak ne kadar mutsuz veya kırgın olursam olayım dışarıya karşı her zaman gülümserim. Arkadaş çevrem sürekli güldüğüm için benim ağladığıma pek inanamazlar. Kendim ile ilgili olan kötü olaylarla başa çıkabilme ve tüm üzüntülerimi küçük bir gülümsemenin arkasına saklamakta biraz ustalaştım. Ancak başkalarına karşı bu çizgimi asla koruyamıyorum. Çok fazla empati yaptığım için mi bilmiyorum ama bir zaman sonra karşımdaki kişinin sorunu benim sorunum, onun üzüntüsü benim üzüntüm oluyor. İzlediğim dizi, film veya okuduğum kitaplarda da bu durumu çok yaşıyorum. Bir keresinde izlediğim duygusal bir filmde başrol oyuncusu ölmüştü ve ben hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. En son yan komşumuz sesimi duyup cenaze var galiba diye koşarak gelmiş. Tabi beni gözleri şiş, salya sümük görünce biri mi öldü diye sordu ve ben izlediğim filmi düşünerek evet diye cevap verdim :D Bu da size saçmalama günlüklerim vol 754834 olsun :D  Neyse siz sayfayı terk etmeden hemen filmin konusuna geçelim.


ÖZET 
Stella Grant Kistik Fibrosiz hastası olan 17 yaşında bir genç kızdır. (Kistik Fibrosiz: Akciğerleri ve sindirim sistemini etkileyen genetik bir hastalıktır. ) Stella vaktinin çoğunu bir hastane odasında, bilgisayarı ile ve genel işlerini planlayarak geçirir. Her ne kadar bir odanın içine tıkılıp kalmış olsa da, enerjisi ile etrafındaki insanları etkilemeyi başarır. Stella'nın küçük bir odadan ibaret olan hayatı, hastanede tanıştığı ve kendisi gibi hasta olan Will Newman ile değişir. İkili her geçen gün birbirlerini daha yakından tanımaya ve daha iyi anlaşmaya başlar. Ancak hastalıkları sebebiyle aralarına belirli bir mesafe koymak zorundadırlar. Tüm olumsuzluklara rağmen kendilerine oluşturdukları bu küçük ve sınırlı alanda hastalığa karşı direnirler. Mesafeleri engel olarak görmezler ve sınırların dışına çıkmaya başlarlar.


YORUM
Bu filmi doya doya anlatasım var ama kelimeleri birleştirmekte ve hissettiğim duyguları yazıya dökmekte zorlanıyorum. Hani cümlelerin yetersiz kaldığı yerde derler ya anlatılmaz yaşanır diye aynı o durumdayım. İstiyorum ki herkes bu filmi izlesin, sevdiğine dokunmanın, sınır koymadan yakın olmanın ve zaman kavramının ne kadar önemli olduğunu anlasın. Benim hayatıma dokunduğu gibi sizinde hayatınıza dokunsun istiyorum. Genelde duygusal filmlerde alışık olduğumuz şeyler vardır. Birbirini seven insanlar kavuşamaz, biri ölür ya da ayrılmak zorunda kalırlar. Bunların hepsi insanın içini sızlatmak için yeterlidir ama bu film öyle değildi. Bu filmde sevgiden daha büyük bir şey vardı.
Stella'nın gücü beni çok etkiledi. Kendi dünyasında sorunlarla başa çıkma şekli, acı çekse bile en iyi şekilde atlatması, çevresindeki insanların mutluluğu ile mutlu olması ve küçük şeyler ile hayatına anlam katması çok güzeldi. Sanırım beni en çok yaşadığı çaresizliği, başkalarına çare olabilmek için paylaşması etkiledi.


Will ise tam tersi bir karakterdi. Stella gibi gününü planlamak ve hayatı için savaşmak yerine, her şeyi akışına bırakmış ve zaman ne getirse kabul etmeye hazır bir hale gelmiş.
Will'e göre zaman zaman kendi çizdiğimiz sınırların dışına çıkmak ve bazen risk almak gerekiyor. Filmde bu düşüncelerini dengede tutan kişi ise Stellaydı. Enerjisi ve yaşama sevinci ile Will'e hayata tutunmayı ve kendi yaşamına değer vermeyi öğretirken, Will ise Stella'ya kendi sınırlarının dışına çıkmayı ve mutlu olmak için küçük riskler almayı öğretti. Bende ikisinden de çok şey öğrendim.  Çevrene karşı ne kadar mutlu veya umursamaz görünürsen görün, eğer iç dünyanda ağır bir savaş veriyorsan ve kendini bir enkazın içinde yaşamaya zorluyorsan, o zaman durum çok daha kötü bir hal alıyor. Bu yüzden mutsuz olduğumuz zamanlarda durumu kabullenmek ve bizi mutlu edecek şeylere odaklanmamız gerekiyor.


Son olarak cümlelerimi genel bir özet şeklinde bitireyim. Filmde sevgi, kıymet, zaman, arkadaşlık ve aşk bunların üzerinde çok güzel durulmuş ve verilmek istenen mesaj izleyiciye yoğun bir şekilde ulaştırılmış. En azından benim için öyle oldu. Film bittikten sonra önemsiz olan bazı şeyleri ne kadar büyüttüğümü fark ettim. Sürekli yarını düşünmek ve geleceği planlamak yerine anın tadını çıkarmanın ve elindekilerle mutlu olmanın daha büyük bir şey olduğunu öğrendim. Sevdiğim insanlara sarılabilmek ve insanlarla arama koyacağım mesafeyi kendim belirliyor olmak benim için yeterli. Umarım bir gün hepinizin bu filmi izleme şansı olur.


Nefes almak için havaya ne kadar ihtiyaç duyuyorsak, sevdiğimizin dokunuşuna da ihtiyaç duyarız ama dokunmanın önemini hiç anlayamamıştım, onun dokunuşuna sahip olamayana kadar.


Bu hastalık bir hapis. Sana sarılmak istiyorum.

Film ile ilgili düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın ^^

Sevgiyle Kalın



Devamını Oku »